Rus Edebiyatının Filmlere Etkisi

Farklı sanat dallarının birbirini besleyerek daha etkileyici eserler meydana getirdiğine birçok kez tanık olduk. Bu kıymetli birleşim, sinema alanında da birçok kez etkisini gösterdi. Özellikle bu paralelliği bir sinema dili olarak belirleyen yönetmenler, zaman içinde edebiyat esintili birçok filmi izleyicilere sundu.

Temelde sinema ve edebiyat, birbirinden tamamen farklı dinamiklere dayanan sanat dallarıdır. Sinemada hikâye tüketiciye gösterilirken edebiyatta kelimelerle betimlenir. Bu nedenle ortaya çıkan sanat eserinin kendi içinde çalışan bir mekanizmaya dönüşebilmesi için içinde bulunduğu medyumun kurallarına riayet etmesi beklenir. Ancak bazı durumlarda bu iki sanat eserinin birbirini desteklemesi daha etkili bir anlatımın meydana gelmesini sağlayabilir.

Filmlerinde edebiyattan yararlanmak isteyen yönetmenler, filmlerinde diyalogların ve sözel anlatımın nasıl ve ne kadar yer tutacağına büyük bir titizlikle karar vermeli ve filmin temel felsefesi olan “göstererek anlatma” mantığının dışına çıkmamalıdır. Bu iki dalın dengeli ve uyumlu kombinasyonlarını ise, Andrei Tarkovsky ve Nuri Bilge Ceylan gibi usta yönetmenlerde sıklıkla görürüz.

Rus Edebiyatı Temsilcileri

Dostoyevski ve Rus Edebiyatı

19. yüzyılda ürettiği edebiyat eserleriyle edebiyat anlayışında belirgin bir fark yaratan Sovyet dönemi yazarları, günümüzde filmlerde de etkisini gösteriyor. Döneminin siyasi ve toplumsal konularına da yer veren yazarların, göz alıcı betimlemeleri ve konuları işleyişindeki derinlik, özellikle bağımsız sinema yapmak isteyen yönetmenlerin en çok yararlandığı noktalardır.

Rus edebiyatı etkisini filmlerine ustaca entegre eden yönetmenlerin bu alanda en çok minnet duyduğu yazarlar Tolstoy, Çehov, Puşkin ve Dostoyevski’dir. Bahsi geçen yazarların eserlerinde kahramanın iç dünyasına kolaylıkla girebilmemiz, yönetmenlere güçlü karakterizasyon konusunda yardımcı oluyor. Detaylı betimler ve teşbihler, iyi bir filmde muhakkak olması gereken karakter derinliğini oldukça başarılı bir şekilde izleyiciye sağlıyor. Bu nedenle Rus edebiyatının etkisini beyaz perdede görmek, nispeten ağır ilerleyen ancak derin bir filmin ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor.

Andrei Tarkovsky Filmlerinde Edebiyatın Etkisi

Ünlü şair Arseniy Tarkovsky’nin oğlu olan yönetmen, sinema sektöründe faaliyet göstermeden önce de edebiyatla iç içeydi. İçine doğduğu siyasi ortamın da etkisiyle üretmeye devam eden yönetmenin eserlerinde usta Rus yazarların etkileri açıkça görülebilir.

Tarkovsky’nin sinemaya katkısı yalnızca kendi çektiği filmlerle sınırlı kalmıyor. Rus yazarların üslubunu beyaz perdeye taşıyan yönetmen, kendisinden sonra gelen yönetmenlere de bu konuda bir örnek teşkil ederek günümüzde oldukça ilgi gören Tarkovsky ekolünün oluşmasını sağlamıştır.

Tarkovsky sineması günümüzde değişen ve gelişen sinema tekniklerine göre fazla tutucu ve ağır olarak nitelendirilebilse de Tarkovsky, edebiyat sanatını beyaz perdeye kazandırdığı için hakkının teslim edilmesi gereken yönetmenlerin başında gelmektedir.

Andrei Tarkovsky ve Edebiyat

Nuri Bilge Ceylan Sinemasında Rus Edebiyatının Yeri

Ülkemizde Tarkovsky ekolünden gelen yönetmenlerin başında Nuri Bilge Ceylan gelmektedir. Aldığı Altın Palmiye ödülleri ile rüştünü uluslararası alanda ispatlayan başarılı yönetmen, gençliğinde okuduğu Rus klasiklerinin sinemacı kimliğine çok katkısı olduğunu defaatle belirtiyor.

Ceylan’ın zaman içinde oluşturduğu sinema diline bakıldığında Rus edebiyatının etkileri açıkça görülebilir. Özellikle filmografisinde Kış Uykusu’ndan itibaren etkisini arttıran diyaloglar, çoğu zaman film yerine sesli kitap tüketiyormuş hissiyatı verir. Bu gibi metin olarak güçlü filmleri sıkıcılıktan ve tek yönlülükten kurtaran yegâne olgu güçlü görselliktir. Ceyla filmlerinin ikonik sinematografisi, filmlerin temel dayanağı olan görselliğin de aynı ölçüde etkileyici olduğunu kanıtlar nitelikte. Nuri Bilge Ceylan’ın iyi bir okur olmasının yanında iyi bir fotoğrafçı olması, ortaya çok yönlü filmler çıkarmaktadır.

Rus edebiyatı, bu bağlamda oldukça işlevsel bir öğe olarak sinemada yer alır. Ancak anlamlandırılması ve uygulanması oldukça zor bir öğe olduğu için beyaz perdede başarılı örneklerini gördüğümüz yönetmen sayısı oldukça azdır. Çehov ve Tolstoy esintili bir sinema deneyimi yaşamak isteyenler, Tarkovsky ekolünün başarılı örneklerini izleyerek tatmin edici bir sonuç alabilir.

Yazar: Burak Taş - Supervizor

Ege Üniversitesi - Sinema ve Televizyon bölümü mezunu olan Burak, üniversite okurken bir yandan da yaratıcı yazarlık eğitimleri alıp yazarlık konusunda kendisini geliştirdi. İzmir'de Şehir Tiyatroları'nda hem oyunculuk, hem yazarlık yapan Burak, mezun olduktan sonra İstanbul'a gelip Netflix bünyesinde yönetmen ve senaryo asistanlığı yaptı. Şu sıralar kendi senaryoları üzerinde çalışan yazarımızın mottosu ise hiç değişmiyor; cinema for peace.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir