Belgesel filmler başlığı altında ders niyetine okutulması, detaylı olarak etüt edilmesi gereken film Amy, yeni dönem caz müziğinde kalıcı izler bırakan Amy Winehouse’un hayatını anlatıyor. Sinema tarihi boyunca merak uyandıran ölüm haberlerinin ardından birçok ünlü ismin biyografi filmi veya belgeseli çekildi. Ancak ortaya koyduğu başarı ile çekildiği yıl “En İyi Belgesel Film” dalında Oscar ödülüne layık görülen Amy belgeselinde diğer biyografi ve belgesellerde bulamayacağımız pek çok özellik var.
Ölümünden Sonraki Süreç
Amy Winehouse’un anlatılmaya değer bir hikayesi olduğu fikrine, ölümünün hemen ardından karar verilmedi. 2011 yılında bir yandan ruh sağlığıyla ilgili problemler yaşarken bir yandan da alkol ve madde bağımlılığı ile uğraşan şarkıcı, Temmuz ayında şaibeli 27 yaş ölümleri listesindeki yerini aldı.
Amy Winehouse, içine doğduğu dönem ve müzik anlayışıyla birebir örtüşmeyen bir tarza sahipti. Henüz 17 yaşındayken ortaya koyduğu caz eserleri ve kendine has tarzı, kısa zamanda döneminin ikonik seslerinden biri olmasını sağladı. Hayatının yalnızca 10 yılında aktif müzik yaşamını devam ettirebilen şarkıcı, bu süreç boyunca birçok kıymetli eser üreterek adını unutulmayan divalar arasına yazdırdı.
Amy Winehouse Belgeselinin Perde Arkası
Amy Winehouse, hayatının son dönemlerinde herkesçe kabul gören bir depresyon içerisindeydi. İçinde bulunduğu bu buhran süreci bir sanatçı olarak iyi eserler üretmesini sağlasa da ölümüne kadar giden bu süreç, ışık tutulmaya değer olduğunu kanıtlayınca belgesel çekme fikri masaya yatırıldı. Bu fikir, yakın zamanda Bohemian Rhapsody ile beyaz perdede gördüğümüz kurgusal olarak üzerinde oynanmış bir biyografiden çok daha farklı. Amy belgeselinde, Amy Winehouse’un çocukluğundan itibaren kişiliğinin meydana gelmesini sağlayan olaylar filtresiz bir şekilde anlatılıyor. Bu üslubun inşa edilmesinde ise sanatçının geçmiş döneme ait video kayıtları, fotoğrafları, medyada yer alan kayıtlar ve ölümünün ardından irtibat kurularak alınan yakınlarının beyanlarından yararlanılmış.
Yenilikçi ve dokunaklı bir tarza sahip olan Winehouse’un üretim sürecinde yaşadıklarını birinci elden gözlemleyebilmek, her şeyden önce dinleyici olarak bu şarkılara olan yaklaşımı etkiliyor. Daha sonra film boyunca başından geçen olaylarla Winehouse’un müziğine daha da yaklaşıyor, kendinizi nasıl biteceğini bildiğiniz bir hayat hikayesinin sonunu merakla beklerken buluyorsunuz. Bu nedenle filmin bu kadar beğeni toplamasının en önemli nedeni, bir belgesel olma özelliğini korurken aynı zamanda sıkıcılıktan uzak bir anlatıma sahip olması. Bu birleşim sayesinde tanık olduğunuz olaylarla gerçekten ilgileniyor ve eşsiz bir müziğin doğuş hikayesine tanık oluyorsunuz.
Amy Winehouse’un müzik odaklı hayatı, filmde de gösterildiği üzere eşi Blake Fielder ile tanıştıktan sonra değişiyor. Bir müzik insanı olarak tanıdığımız Amy Winehouse’un özel hayatına ölümünden önce pek aşina değildik. Yalnızca evliliğinde birtakım sorunlar olduğuna dair medyada çıkan haberleri takip ettiğimiz için film yeni bilgilerin de kapısını aralıyor.
Amy Belgeselindeki Müzik Kullanımı
Bir müzik insanının hayatını anlatan eserlerde en kritik nokta müziğin konumlandırılışıdır. Bohemian Rhapsody filmini vasatlıktan kurtaran tek noktanın final sekansındaki Live Aid performansı olması, bu sahnelerin önemini net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu sahneler genellikle orijinal haline büyük ölçüde benzeyecek şekilde profesyonelce canlandırılır. Amy belgeselinde bu alışkanlığın aksine kusursuz kurgulanmış konser görüntülerine pek yer verilmiyor. Film esnasında bu yapay kusursuzluktan ziyade, Amy’nin evinde veya kayıt odasında bir gitarı ve çıplak sesi ile spontane olarak seslendiği şarkılar yer alıyor. Bu doğal ve dokunaklı sahneler, yıllar sonra stüdyo kaydı ve devasa prodüksiyonlarla konserlerde sıklıkla gördüğümüz şarkıların aslında ne kadar basit bir çıkış noktası olduğunu gösteriyor. Bu olumsuz bir basitlik değil tabi ki. Müziğe gerçekten tutkuyla bağlı bir kadının iç dünyasını aracısız bir şekilde aktarabilmesinin getirdiği basitlikten bahsediyoruz.
Sonuç olarak Amy belgeseli, yalnızca Amy Winehouse’ı sevenler tarafından değil, caz müziğinin üretim süreçlerine şahit olmak ve esaslı bir belgesel filmi izlemek isteyenler tarafından da keyifle tüketilebilir. “Back to Black” dinlemenin keyfine daha çok varabileceğiniz bir deneyim yaşamak için bu sade ve güçlü hikayeye kulak vermeniz gerekiyor.