BluTV’nin FX ortaklığında yapılan yeni dizisi Alef, 10 Nisan tarihinde izleyiciyle buluştu. Polisiye ve dram türündeki dizinin başrollerinde Kenan İmirzalıoğlu ve Ahmet Mümtaz Taylan yer alıyor. Yalnızca bu bilgilerle, dizinin polisiye türündeki diğer dijital platform dizilerinden farkı yokmuş gibi gözükebilir. Ancak projenin yönetmen koltuğundaki isim ve yayınlanan 2 bölümü, benzerlerinden son derece farklı olduğunu kanıtlıyor.
Yönetmen koltuğundaki isim Emin Alper. Alper’in son filmi “Kız Kardeşler” 2019’un en iyi filmlerinden olmakla kalmamış, birçok uluslararası festivalden de elleri dolu dönmüştü. Organik atmosfer kurmak konusunda rüştünü ispatlamış bu yönetmene, global ortaklığı bulunan bir Türk dizisini emanet etmek yerinde bir hamle olmuş. Şimdi bakalım, ALEF dijital platform dizileri arasında nasıl bir yere konumlanıyor?
ALEF Dizisi Ne Anlatıyor?
ALEF dizisinin iki ana karakteri de cinayet masası dedektifi. Uzun yıllar Londra’da yaşayan ve kısa bir zaman önce ülkeye dönen Kemal, sofistike cinayetleri çözme üzerine ihtisas almış. Nispeten genç ve idealist dedektifin, kariyeri boyunca birçok dudak uçuklatan başarıya imza attığı da cümle alem tarafından biliniyor.
Diğer karakterimiz Settar ise emeklilik yaşına gelmiş, tecrübeli ve başarılı bir diğer cinayet masası dedektifi. Hayatını adadığı bu mesleğin sonucunda derisi kalınlaşmış ve sert bir mizaca bürünmüş. Farklı yöntemlere sahip olan bu iki dedektif, gizemli bir transseksüel cinayetinde birlikte çalışmaya başlıyor. Ancak daha sonra gerçekleşen bir yazar cinayeti, bu iki vaka arasında bir ilişki olduğunu ve ikilinin büyük bir seri katil vakasıyla karşı karşıya olduğunu kanıtlıyor.
Diğer Polisiye Dizilerinden Farkı Ne?
ALEF, çok fazla başarılı örneği olan polisiye dizileri arasında kaybolup gidecek bir dizi değil. Bunun nedeni, dizinin kağıt üzerinde planlanan temanın çok ilgi çekici olması ve bu planın başarılı bir şekilde uygulanması. Bunu yaparken de anlatımı zenginleştiren bir görselliğin kullanılması.
Dizinin omurgasını tasavvuf konusu oluşturuyor. Dedektiflere ilk maktulün evinde küçük bir not bırakan katil, işlediği cinayetleri yozlaşan tasavvuf anlayışla bağdaştırarak izleyenleri ilginç bir yola sürüklüyor. İlerleyen dakikalarda hikayeye dahil olan bir akademisyene bakılırsa, dizinin bu tema bağlamında daha da derinleşeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Amaç Anadolu’nun mistisizmini ön plana çıkarmaksa, bunu tasavvuf yolu ile yapmak son derece mantıklı. Tasavvuf membaı sayılabilecek topraklarda bunu güncel araçlarla işleyebilecek bir dizi olması sanıyorum ki herkesi memnun eder.
ALEF’in bir diğer farkı ise diyaloglarda, daha önce Hakan Muhafız ve Atiye’de gördüğümüz, ilk elden İngilizce yazılmış da sonradan Türkçe’ye çevrilmiş gibi duran bir yapaylık yok. Ama zaten olması gerek bu özelliği artı bir değer olarak değerlendirmemizin tek nedeni, yakın zamanda kötü örneklerini izlememiz.
ALEF’in Başrol Performansları
Kenan İmirzalıoğlu’nun son birkaç yıldır talihsiz bir serüveni var. Televizyon işleri kısa sürede kaldırılan ve gişede tutmayan filmlerde yer alan Kenan İmirzalıoğlu, yine de hala bir internet dizisini sırtlayabilecek güçte. Kibar, yetenekli, yurtdışı görmüş biri olarak resmedilen Kemal karakteri, Kenan İmirzalıoğlu’nun sert ve heybetli Anadolu simasıyla ilk perdede pek uyuşmuyor. Ama henüz konuşmak için erken.
Ahmet Mümtaz Taylan ise emniyetin bürokrasisinden bezmiş yaşlı bir dedektif olarak çok iyi iş çıkarıyor. Aksi ve iş bitirici rolünün dizi içindeki dinamiği de çok iyi. İki karakterin hemen baba-oğul gibi yapay ve samimiyete girmemesi de iyi bir karar. Hatta birbirlerine son derece yabani ve mesafeli yaklaşmaları dizinin gerçekçiliğini arttırmış.
Hikayeye ikinci bölümden sonra Melisa Sözen dahil oluyor. Genç akademisyen Yaşar’ın davaya danışmanlık ederken genç ve yakışıklı Kemal ile yakınlaşacağını tahmin etmek zor değil. Dizide, Kemal’in Londra’daki günlerinde esrarengiz olaylar yaşandığına dair ipuçları veriliyor. Bu nedenle daha çok Kemal ekseninde hareket eden bir hikaye olacak.
İzlenir Mi?
ALEF, bir sonraki adımda ne olacağını merak ettirmeyi başaran bir dizi. Yeni yeni başlayan hikayesi, zamanla daha girift bir hale gelecek gibi duruyor. Ayağının yere basmasını sağlayan tasavvuf teması ise izleyene yeni bir şey izlediği hissiyatı veriyor. İlerleyen bölümlerde klişelere düşmemeyi başarabilir ve karakterleri doğru şekilde derinleştirebilirse Türk dizileri arasında iz bırakan bir yapım olacağını söyleyebiliriz. Bunda da Emre Kayış’ın kalemi ve Emin Alper’in rejisinin payı büyük.