Meta kelimesi, etimolojik olarak ötelemek anlamına gelmektedir. Sinemaya dair terimsel açıdan tek başına bir anlam ifade etmeyen bu kelime, sinemanın icadından itibaren yönetmenlerin kullandığı bir film hilesi olarak sıklıkla karşımıza çıktı. Bu yazımızda meta film kavramının tanımını yapmaya çalışarak sinemadaki örneklerine değineceğiz.
Meta Film Nedir?
Sinemada bu zamana kadar yönetmenlerle izleyici arasında süregelen yazısız bir anlaşma uygulanmaktadır. Herkesin senkronize olarak itimat ettiği bu anlaşmaya göre yönetmen muhatabına kurmaca bir hikaye anlatır ve izleyici bu kurmaca dünyanın içine girerek aslında var olmayan bir hayatın iki saatlik deneyimini alarak filmden ayrılır. Sinemanın icadından bugüne kadar korunan bu felsefe, meta filmlerin ortaya çıkışıyla izleyiciye bu dünyanın bir alternatifi olabileceğini gösteriyor.
Meta filmler, filmdeki karakterlerin bir filmin içinde olduğundan haberdar olduğu, bu nedenle doğrudan izleyiciyle iletişime geçtiği filmlerdir. Bu aracısız iletişim yolu, filmin bağlamına göre hem avantaja hem de dezavantaja sahip olabilir.
Meta olmayan filmlerde yönetmenler anlatmak istediği hikayeye izleyiciyi inandırabilmek için bunu bir kurmaca haline getirir ve izleyiciyi bu şemada gözlemci olarak konumlandırır. Aksi halde herhangi bir fantastik öykünün içine hızlıca girip bu deneyimden keyif almak oldukça zordur. Meta filmler, izleyicinin hikayedeki rolünü biraz daha arttırır. Burada izleyici olayın gözlemcisi değil, bire bir muhatabıdır.
Sinemanın ortaya çıkışından itibaren bugün minnetle andığımız pek çok usta yönetmen filmlerinde meta ögelerden yararlanır. Lynch, Godard, Bergman, Kubrick, Trier, Haneke gibi yetkinliğini ispatlamış başarılı yönetmenler zaman zaman meta etkisinden yararlanarak anlatıma farklı bir perspektif kazandırmayı amaçlamıştır. Ancak filmlerde meta etkisinden yararlanmak için hikâye içinde bu uygulamaya gerçekten ihtiyaç duyulduğuna karar verilmesi ve ana aksı bozmayacak şekilde kullanılması gerekmektedir.
Deadpool’un Meta Filmler İçerisindeki Yeri
Geçmişte bu film hilesinin başarılı örneklerini fazlaca gördük. Ancak günümüzde yeni jenerasyonun meta etkisiyle tanışması, 2016 yılında vizyona giren Deadpool filmi ile oldu. Uyarlandığı çizgi romanda da dördüncü duvarı yıkan Deadpool’da, pek çok kez kameraya bakarak seyirciyle konuşma sahnesi yer aldı. Deadpool’un meta etkisi dışında da sahip olduğu başarılar sayesinde adından bu kadar çok söz ettirmesi, meta film ve dizilerin tekrar gündeme gelmesine neden oldu.
Deadpool’dan sonra aynı etki, birçok Netflix yapımında da karşımıza çıktı. Yeni sinematik numaralar deneme konusundaki hevesini Bandersnatch ile net bir şekilde ortaya koyan platform, özellikle çizgi dizilerde meta etkisini sıkça kullanıyor. Ancak bu akıma kapılıp tüm karakterleri kameraya bakarak konuşturmadan önce, hikayenin niteliğine ve filmin totalinde sahip olunan malzemeye dikkat etmek gerekiyor. Çünkü omurgasını metalık üzerine kuran bir dizi veya filmin “Şu an bir filmin içindeyiz ve bunun farkındayız!” önermesiyle kısıtlı kalması nihayetinde oldukça sığ bir film ortaya çıkaracaktır. Bunun nedeni oldukça. Karakterlerin filmin içinde olduğunun farkında olmasının yaratacağı sansasyon tüketilen bir müddet sonra etkisini yitirecektir. Bu da, genellikle filmin ilk dakikalarına tekabül eder. Bu nedenle filmin son dakikasında kadar farklı durumlar içerisinde aynı numarayı yaparak farklı tepkiler beklemek, hayal kırıklığı yaratmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Sonuç olarak salt bu etki üzerine inşa edilen bir film yerine, anlatacağı hikayenin bazı yerlerinde bir anlatı ögesi olarak metalığı tercih eden filmlerin izleyici gözünde daha efektif olduğundan söz edebiliriz. Bu etkiyi sağlamak için de meta etkisini sağlayan sahnelerin filmde iyi konumlandırılmış olması oldukça önemlidir.