Aladdin filmi, fragmanı izleyiciyle buluştuğundan beri görselliğinden, oyuncu seçimine kadar pek çok konuda eleştirildi. Bu ön yargılı tutum, Disney’in yakın dönem stratejisine göz atıldığında hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü Disney, uzun bir süre önce özgün hikayelerle izleyici karşısına çıkma gayesini bir kenara bırakarak, gösterişli ve yinelenen filmler çekmeye başladı. Daha önce gördüğümüz ve bir şekilde bağ kurduğumuz hikayeleri bol görsel efekt ilavesiyle önümüze sunan Disney, bu sefer de 1992 yılında izlediğimiz Aladdin’i iddialı bir kadroyla tekrar beyaz perdeye taşıyor.
Aladdin hikayesinin, doğru kullanıldığında sinematografik bir cevher olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle günümüz şartlarında çok daha etkili bir şekilde yansıtılabilecek mistik atmosferi, Arap kültürü ve müzikal öğeleri ile oldukça zengin bir içeriğe sahip. Tüm bu öğeler bir araya gelince Aladdin’in görkemli ve eğlenceli bir film olması oldukça kolay gözüküyor. Üstelik filmin başrolünde Will Smith gibi usta bir aktör ve yönetmen koltuğunda Sherlock Holmes filmini çeken Guy Ritchie gibi deneyimli bir yönetmen varken. Beklentilerin hayli yüksek olduğu filmi, birçok açıdan ele alarak inceleyeceğiz.
Filmin Konusu
Filmin konusu için ayrı bir başlık açıp, uzun uzadıya anlatmak gereksiz bir uğraş gibi görülebilir. Çünkü kaynağı Binbir Gece Masalları’na dayanan Aladdin hikayesini, hemen hemen herkes biliyordur. Ancak bu başlık altında, filmin bu hikayenin neresine tutunduğundan bahsedeceğiz. Sokaklarda hayatta kalmak için ufak tefek hırsızlıklar yapan Aladdin, aynı zamanda yoksulların hakkını gözetmekte ve kendi imkanlarıyla adalet savunuculuğu yapmaktadır. Son derece cesur ve zeki bir genç olan Aladdin’in en yakın arkadaşı ise ona bu serüvende eşlik eden maymunu Abu. Aladdin’in yolu bir gün, kendisi gibi ihtiyacı olanlara yardım etmek için hırsızlık yapan Daila ile kesişiyor. Daila, esasında tebdili kıyafetlerle halka karışan ve insanlara yardım etme hissiyatıyla yanıp tutuşan bir prenses. Aladdin, tüm bunlardan habersiz, Daila’ya aşık oluyor ve işler bu noktada bir parça tatsızlaşıyor.
Aladdin, otantik ve ilgi çekici bir hikayeye olabilecek en kötü tarafından tutunmuş. Genel olarak ele aldığımızda film oldukça eğlenceli ve tempolu olsa da, güzel malzemelerle dolu film klişe bir aşk hikayesini odak almayı tercih ederek romantizme kurban gitmiş. Aladdin, zorla içine itildiği bir mağarada lambayla karşılaşıyor ve lambadaki cinin kudretini kullanmaya başlıyor. Evet, bunlar ekranı dolduran görsellikle, etkileyici bir biçimde yaşanıyor ancak tüm bunlar, Aladdin’in gizemli aşkı prenses Jasmine’e kavuşması için yapılıyor. Olup biten her şeyin bu romantizme hizmet etmek için konumlanması ikna edici bir motivasyon değil. Bunun yanında hikayeye, Sultan’ı tahtından indirip ülkeye sahip olmak isteyen hırslı vezir dahil olunca konu iyice sarpa sarıyor. En başta, güzel işlendiğinde harika olabileceğini söylediğim mistisizm ve Arap kültürü de bu koşturmaca içinde kaybolup giderek klasik Hollywood atmosferine dönüşüyor.
Mavi Cin Will Smith
Lamba cini olarak Will Smith’in tercih edilmesi ilk başta “acaba” dedirten bir karar. Ancak Will Smith, coşkulu ve sempatik lamba cini rolünü harika bir şekilde üstlenmiş. Filmin müzikal anlamda doyurucu ve gösterişli sekanslarının da, lamba cini Will Smith’in üzerine yüklenmesi oldukça isabetli bir karar. Filmi nihayetinde eğlenceli olarak nitelendiriyorsak -ki kesinlikle nitelendiriyoruz- bunun tek müsebbibi Will Smith’tir. Kaçma ve kovalamacalar içinde geçen film, sonuç olarak kötülerin cezalandırılması ve iyilerin ödüllendirilmesi ile son buluyor. Masal temelli bir hikaye olması hasebiyle de bu son derece makul bir final.
Müzik Meselesi
Aladdin filminde müzik ve dans, kendine birçok kez yer buluyor. Lamba cininin öznesi olduğu müzikal kısımlarda sahneler çok daha gösterişli ve dolu. Bunun yanında filmde, sahnenin dramatik tonunu pekiştirmek için yer alan müzikler de yer alıyor. Aladdin ve Prenses Jasmine rolüne hayat veren oyuncuların, şarkı söyledikleri sahnelerdeki performansları gayet yerinde. Ancak bu sahneler, tekil olarak başarılı olsa da filmin içine organik bir şekilde yerleştirilememiş. Ne olursa olsun, sahnelerde duyguyu sırtlanan şarkılara yer verilmesi, bu tür masalsı ve görkemli filmlerde oldukça başarılı bir sonuç sağlıyor.
Sonuç olarak Aladdin, izleyiciye sıkılma fırsatı vermeyen, eğlenceli, tempolu ve pek çok açıdan görkemli bir film. Ancak izlerken neyin, neden olduğu hakkında kafa yormamanız ve film üzerinde çok fazla düşünmemeniz gerek. Aksi halde can sıkıcı pek çok detay bulabilirsiniz.