Ryan Murphy imzalı yeni Netflix dizisi Hollywood, 7 bölümlük ilk sezonuyla ekranlara geldi. Adından da anlaşılacağı üzere Hollywood gerçeklerini konu alan dizide Ryan Murphy’nin her zamanki ışıltılı ve göz kamaştırıcı dünyasını görmek mümkün. Murphy, bugüne kadar American Crime Story, Glee, Pose, The Politician ve American Horror Story gibi birçok başarılı televizyon dizisine imzasını atmıştı. Ian Brennan ile kaleme aldığı bu dizide, anlatmaktan keyif aldığı şov dünyasının kaynağına iniyor ve Hollywood’un bilinmeyen hikayesini anlatıyor.
Hollywood’un acımasız gerçeklerinden söz etmek ve olması gereken halini resmetmek son dönemlerde oldukça popüler hale geldi. Ünlü yönetmen Quentin Tarantino da son filmi Once Upon a Time in Hollywood’da Sharon Tate cinayetini yeniden yorumlayarak beyazperdeye taşımıştı.
Hollywood Dizisi Konusu
Hollywood, 1932 yılında Hollywood tabelasından atlayarak intihar eden Peg Entwistle’ın filmini yapmaya çalışan bir grup genci konu alıyor. Savaştan yeni dönen ve oyuncu olmak için yanıp tutuşan Jack, Peg filmini kaleme alan siyahi senarist Archie ve bu filmi çekmeyi kafaya koyan Raymond ACE Stüdyosu’nun kapısını çalıyor. Film konusu itibariyle eski Hollywood’dan tanıdığımız ünlü isimlerden de bahsedileceği beklentisini yaratsa da, George Cukor, Rock Hudson ve Vivian Leigh gibi birkaç ünlü isme yüzeysel bir şekilde değinip geçiyor.
Dizinin ilk bölümlerinde başrolde gördüğümüz Jack Costello, oyuncu olmak isteyen yakışıklı bir figürandır. Ancak bu çabası ailesini geçindirmeye yetmeyince o dönemler Hollywood’a girmek için oldukça popüler bir yol olan fuhuşa yönelir. Bu karar ile Hollywood ve cinsel zorbalık arasında cesur bir eleştiriye girecek gibi olsa da dizinin seyri hızlıca güvenli yola kayıyor. Ernie isimli zengin bir benzinci sahibinin yanında jigololuk yapmaya başlayan Jack, daha sonra kendisi gibi Hollywood’da tutunmaya çalışan siyahi senarist Archie ile tanışıyor.
Dizinin etrafında döndüğü film stüdyosu ACE Pictures. ACE, ırkçı ve homofobik yaklaşımları olan Ace Amberg tarafından yönetiliyor. Dizinin kırılma noktası ise, stüdyonun başına geçici olarak karısı Avis Amberg’ün geçmesi ile yaşanıyor. Çünkü Avis, kocasının aksine cesur kararlar alabilen ve gençlerin hikayesini dinleyen bir yönetici oluyor.
Ryan Murphy, hayallerin peşinden koşmayı öğütleyen iyimser atmosferli diziler yapmak konusunda uzun zamandır oldukça istikrarlı. Hollywood’da bunun çok bariz bir örneğini görüyoruz. Hollywood’da farklılığın hiçbir şekilde kabul görmediği bir dönemde ötekinin hikayesini anlatan Ryan Murphy, bunu kurduğu evrende inandırıcı kılmayı başarıyor. Bu nedenle izleyici olarak, yazdığı ilk senaryo ile Oscar alan siyahi ve eşcinsel bir gencin varlığına ikna olabiliyorsunuz. Her ne kadar başrol karakterlerimizin Peg Entwistle’ı anlatan filmi çekmek için çok zorlandığını görsek de sonuç onlar için mucizevi bir şekilde çok iyi oluyor. İşler her çıkmaza girdiğinde daima her şeyi çözen mucize bir yardım eli devreye giriyor. Ryan Murphy dizilerinin bir yönüyle hep masalsı olmasının nedeni de bu. Kötüler cezalandırılırken iyiler her defasında ödüllendiriliyor.
Hollywood Dizisi Oyuncuları
Hollywood oyuncu kadrosu konusunda çok başarılı. Diğer Ryan Murphy dizileri gibi dizi tek bir başrol üzerinden ilerlemiyor. Hikayesine tanık olduğumuz ve kolaylıkla empati yapabildiğimiz birden çok baş karakter var. Darren Criss, David Corenswet, Jeremy Pope, Laura Harrier ve Patti LuPone gibi iyi usta oyuncular başrolü canlandırıyor. Bahsetmeden geçilemeyecek bir diğer performans ise Jim Parsons. Jim Parsons o kadar çarpıcı bir karakteri o kadar ustalıkla canlandırıyor ki, dizinin gerçekle olan zayıf bağını tek başına sırtlamayı başarıyor.
Hollywood seyir zevki çok yüksek bir mini dizi. Film yapım sürecini ele alması nedeniyle öğretici bir yanı olduğu bile söylenebilir. Ama isminden yola çıkarak esaslı bir politik ve sosyal eleştiri yapacağın düşünüyorsanız biraz hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Hollywood daha çok, hayallerinin peşinden koşan bir grup tutkulu genci anlatmak için Hollywood atmosferini kullanmayı tercih eden keyifli bir dizi. Yine de bu atmosfer ötekinin hikayesini anlatmaya oldukça yardımcı olmuş. Günün sonunda, 1945 yılında Oscar ödülü almayı başarabilmiş bir eşcinsel senaristi, siyahi kadın başrolü ve Filipinli yönetmeni izlemek son derece dokunaklı oluyor.