İlgi çekici bir DC Comics karakteri olan Joker, Todd Phillips uyarlaması ile 4 Ekim’de izleyiciyle buluştu. Joker, Batman’in en ünlü düşmanlarından biri olarak beyaz perdede kendine birçok kez yer buldu. Bunlardan en bilineni, Christopher Nolan tarafından çekilen The Dark Knight serisindeki Joker’di. Bu filmde Heath Ledger tarafından canlandırılan Joker, karakterin geçmişine ve motivasyonuna dair büyük merak uyandırmayı başarmıştı. Doyamadığımız Joker performansından 11 yıl sonra, Warner Bros ve Todd Phillips solo bir Joker filmi yapmak üzere masaya oturdu. Filmin senaristliğini de yapan ve kelimenin tam anlamıyla “auteur” filmi izlememizi sağlayan Todd Phillips, Joker filmi ile karakterin doğuşunu gerçekçi bir şekilde gözler önüne seriyor.
Arthur Fleck’ten Joker’e
Joker, Batman serilerinde tüm ihtişamıyla karşımıza çıkan kötü adamın bu noktaya gelme yolculuğunu anlatıyor. Bakıma muhtaç annesi ile zorluklarla dolu bir hayat süren Arthur, geçimini sağlamak için organizasyonlarda palyaçoluk yapmaktadır. Bu sırada yaşadığı yer olan Gotham’a büyük bir kaos hakimdir ve zenginlerle fakirler arasındaki uçurum her geçen gün artmaktadır. Arthur, bu sefalet içindeki hayatında görünmezdir, arkadaşları ve patronları tarafından aşağılanır, en büyük hayali komedyenlik olmasında rağmen herkes tarafından utanç verici bulunur. Mental problemleri için gittiği doktor, artık ilaçlarının devlet tarafından karşılanmayacağını söyleyince Arthur giderek kötüleşir. Negatif hislerini şiddet yoluyla dışarı vurabileceğini keşfeder ve bu noktadan sonra Arthur Fleck gözü kara bir katile dönüşür.
Joker’in metroda kendisine zarar vermeye çalışan üç serseriyi öldürmesi Gotham’da büyük ses getirir. Palyaço makyajı ile işlediği bu cinayet, halkın alt sınıfı tarafından bir intikam hikâyesi olarak addedilir ve kısa sürede sokaklarda palyaço maskeli insanlar, hiyerarşinin üst basamağındaki insanlara karşı bir direniş başlatır. Joker, sokaklarda bir sembol haline geldiğini umursamadan kendisine kötü davrananları öldürmeye devam eder. Yıllarda baba figürü olarak gördüğü ünlü televizyon sunucusu Murray Franklin’in, kendisini televizyona çıkarıp alay etmesi ile Murray Franklin’i de öldürür ve Arkham’a yatırılır.
Joaquin Phoenix En İyi Joker Mi?
Joker, baştan sona bir Joaquin Phoenix şovu. Yapısı gereği tek karakter üzerinden ilerleyen filmde Joaquin Phoenix bu görevi olabilecek en iyi şekilde sırtlanmış. Heath Ledger’dan farklı bir Joker’e imza atan Phoenix, Arthur’un içinde bulunduğu hezeyanları beyaz perdeye ustaca yansıtıyor. Joker filmi, vizyona çıkmadan önce Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’ın sahibi olmuş, dakikalarca ayakta alkışlanarak onurlandırılmıştı. Şimdi ise filmin ve en iyi erkek oyuncu unvanı ile Joaquin Phoenix’in Oscar ödülüne sahip olması bekleniyor.
Filmin en başarılı yanı oyunculukla birlikte görselliği. Görüntü yönetmenliğini üstlenen Lawrance Sher, filmde hayranlık bırakan bir sinematografi ortaya koyarak keyifli bir seyir sağlıyor. DC filmlerinde bugüne kadar başarılamayan karanlık tonun, Joker filminde başarıldığını görüyoruz. Gotham’ın sokaklarında yolculuğa çıkma hissiyatı veren filmde pek çok epik sahne bulunuyor. Bunun yanında Arthur Fleck’in Joker dönüşmesinden sonra ekrana gelen sahnelerdeki müzikler de, filmin kalitesini büyük oranda arttırıyor. Tüm bunların birleşimiyle iyi bir film haline gelen Joker’in En İyi Film Oscar’ına aday olması oldukça olası.
Sonuç
Uzun zamandır beklenen Joker, her anlamda çok özenilmiş bir film. Joker iyi senaryo, iyi oyunculuk ve iyi görsellik ile klasikler arasına girmeyi hak eden bir film. Bunun yanında, içinde bulunduğu çizgi roman filmleri janrında alışılmışın dışında bir kalite sunarak bundan sonra çekilecek çizgi roman filmlerine de umut aşılıyor. Joker’in, daha iyi çizgi roman filmleri izleyeceğimiz bir süreci başlattığı söylenebilir. Bu nedenle Todd Phillips’in Joker ile başardığı şeyi muhtemelen uzun bir süre daha konuşacağız.