The Platform Film İncelemesi ve Yorumlar

Geçtiğimiz günlerde Netflix’te yerin alan The Platform, açılışını geçen seneki Toronto Film Festivali’nde yapan bir İspanyol filmi. Film buralardan eli boş döndü. Umut vaat eden yapımın imdadına yetişen Netflix, Galder Gaztelu-Urrutia filmini aboneleriyle paylaştı. Filmin başrolünde, ünlü İspanyol aktör Iván Massagué yer alıyor.

Metaforlarla ve toplumsal eleştirilerle dolu ucu açık bir festival filmini Netflix’te görmenin ilk perdede oldukça heyecan verici. Bu nedenle her şeyden önce umut vaat eden gayreti için Netflix cephesini takdir etmek gerekir.

The Platform - El Hoyo

The Platform Konusu

Tha Platform, yemek temalı ceza sisteminden oluşan sıra dışı bir hapishanede geçiyor. Dikey olarak sayısız kattan oluşan bu hapishanede, en üst katta hazırlanan yemekler bir platformun üzerine koyularak aşağı gönderiliyor. Her kat, bu platform üzerinden beslenerek kalanları bir alt kata gönderiyor. Bu yeme hiyerarşisinde sorun burada başlıyor. Çünkü platformun üzerindeki yemekler, yemeğe ilk ulaşan üst kattakilerin haddinden fazla yemesi sonucu alt katlara yetmiyor.

Hapishane düzeninde her katta iki kişi bulunuyor ve katlar 30 günde bir değişiyor. Filmin ana kahramanı Goreng, hapishanenin acımasız işleyişinden habersiz, diploma alabilmek için 3 aylığına içeri girmeye gönüllü oluyor. Hapishaneye girerken yanına bir eşya alma hakkı bulunan karakterimiz, bunun için Don Kişot kitabını tercih ediyor. Bu ayrıntıyı verdim, çünkü kitap seçimi filmin bağıra çağıra vermeye çalıştığı mesajda büyük yer tutuyor.

The Platform - Zorion Egulieor

Goreng gözünü açtığı 48. katta yavaş yavaş hapishanenin işleyişini çözmeye başlıyor. 6 aydır burada yaşayan ve içeri girerken yanına bir bıçak alan yaşlı oda arkadaşı, Goreng’i gittikleri bir sonraki katta acı bir gerçekle yüzleştiriyor. Yemeğin yetmediği katlardaki insanlar hayatta kalmak için birbirini kesip yemek zorunda.

Görsel hassasiyeti olanlar için zorlu geçecek bir 2 saat olduğunu taahhüt edebilirim. Fazlaca vahşetin ve ilkelliğin yer aldığı film, bir yandan da “Hayat da böyle değil midir?” mesajını işlemeye başlıyor. En üst kattakiler sefa içinde yaşamını sürdürürken, alt kattakilerin açlıktan birbirini yemesi kolaylıkla alınabilen bir toplumsal eleştiriyi beraberinde getiriyor. Bunu almakta gecikmeyen Goreng, herkesin platformdan ihtiyacı kadar yemek alması halinde yemeklerin herkese yeteceğini düşünüyor. Hapishanedeki suçu olmayan tek insan olması nedeniyle de bu kutsal görevi kendisine atfedip kolları sıvıyor. Sistemi değiştirmek için platformu hazırlayanlara hiç dokunulmamış bir yemek ileterek mesaj vermek istiyor. Yanına aldığı Don Kişot kitabındaki şövalye olma arzusu, canlı kanlı bir şekilde Goreng’de etkisini gösteriyor.

The Platform Neyi Eleştiriyor?

Hapishaneyi dünya, bu yeme düzenini de hayat addedersek kurtarıcı pozisyonundaki Goreng’i İsa olarak tasvir etmek zor değil. Filmin en başından beri yerleştirilen dini göndermeler de burada mantıklı hale geliyor. Filmin handikapı da bu. O kadar her yere göz kırpan bir yapısı var ki, herkes dilediği alt metni kolaylıkla çıkarabilir. Bir noktadan sonra metafor ipinin ucu kaçınca kendimizi kapitalizm, sınıfsal eşitsizlik, toplumsal adalet, dini inanış gibi kavramları sayıklarken buluyoruz. Çünkü yönetmenin de vereceği mesaj konusuna bir türlü odaklanmayıp kavramlarını ortaya saçtığı belli oluyor.

The Platform

Goreng cephesinde ipler, en alt katta küçük bir kız çocuğu bulması ile kopuyor. Annesi tarafından insan etiyle beslenen kız çocuğu, annesi intihar ettikten sonra burada ölüme terk edilmiş. Goreng ve Mesih’cilik oyununda kendisine eşlik eden oda arkadaşı, kızın ölümünü engellemek için en alt kata kadar özenle sakladığı yemeği feda ediyor. Ellerindeki yönetime göndermeyi planladıkları mesaj giden ikiliden, filmin vurucu olması istenen cümlesi çıkıyor.

“Kız bizim mesajımız olsun.”

Küçük kızı platforma bindirip, en üst kata gönderen Goreng, en alt katta karanlığın içine yürüyerek macerasını noktalıyor. Film, ilk bir buçuk saati göz önünde bulundurunca şaşırtmayan bir biçimde ucu açık bitiyor.

Kimler İzlemeli?

The Platform, gerilimi koruma ve son dakikaya kadar izleyiciyi peşinden sürükleme konusunda çok başarılı. Oyunculukların da kalitesiyle sizi izlediğiniz süre boyunca ekrana bağlıyor. İşlerin sarpa sardığına da tanık olunca kendinizi sonunda ne olacağını beklerken buluyorsunuz.

Bunun yanında film boyunca diğer tüm sesleri bastıran bir mesaj çığlığı var. Yönetmen birçok yerde göndermelerini parmakla göstermeyi tercih etmiş. Bununla da yetinmeyip, kendisinin bile çok filizlendiremediği konularda gelişigüzel metaforlar saçmış. Bunun iyi tarafı, izleyen herkes meşrebince bir konuyu gözüne kestirip filme tutunabiliyor. İşlenmeye çalışılan o kadar çok konu var ki, film bir şekilde içine almayı başarıyor.

The Platform Goreng

Sonuç olarak The Platform, iyi vakit geçirmeyi sağlayan, tempolu bir gerilim filmi. Ama arayanlar için mantık hatası bulmanın kolay olduğu ve metafor zorlamasıyla yorucu hale gelebilen bir film.

Yazar: Elif İşleyen

1999, İstanbul doğumlu. Halihazırda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde mimarlık okuyor ama okuduğundan daha uzun süredir yazıyor. Bir süredir sinema sektörüyle hemhâl.

Buna Da Göz At

Gelmiş Geçmiş En İyi Zombi Filmleri

Uzaylılar, bilinmeyen kabileler, büyücüler… Daha birçok fantastik öğenin sinema perdesiyle buluştuğu bir sektörde en çılgın …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir